Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the embedpress domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/bitarafcom/public_html/wp-includes/functions.php on line 6121

Notice: _load_textdomain_just_in_time işlevi yanlış çağrıldı. Translation loading for the td-cloud-library domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Ayrıntılı bilgi almak için lütfen WordPress hata ayıklama bölümüne bakın. (Bu ileti 6.7.0 sürümünde eklendi.) in /home/bitarafcom/public_html/wp-includes/functions.php on line 6121
Babacan: Baskıcı, sansürcü zihniyeti bitireceğiz - Bitaraf
Çarşamba, Nisan 30, 2025
spot_img
Ana SayfaSİYASETİN NABZIBabacan: Baskıcı, sansürcü zihniyeti bitireceğiz

Babacan: Baskıcı, sansürcü zihniyeti bitireceğiz

DEVA Partisi Kültürel Atılım Eylem Planı’nı Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdu. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan konuşmasında, “Kültür ve sanatın özgürlüğünü, evrenselliğini reddeden anlayış gerilememize sebep oldu. Buradaki en temel sorunumuz ‘zihniyet’ sorunu. Biz sadece iktidar değişimini değil, zihniyet değişimini de hedefliyoruz. Baskıcı, sansürcü, otoriter zihniyeti bitireceğiz” dedi.

İşte Ali Babacan’ın sözlerinden notlar;

“Kıymetli basın mensupları,
Değerli konuklar,
Değerli çalışma arkadaşlarım,
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımız,
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyor, partimizin Kültürel Atılım Eylem Planını
açıklayacağımız basın toplantısına hoş geldiniz diyorum.


Değerli konuklar,
Yola çıktığımız ilk gün taahhüt ettiğimiz gibi, biz, siyasete yeni gelenekler
kazandıran bir parti olduk.
Daha önce söylemiştim DEVA Partisi ile beraber artık Türkiye’de siyaset hiçbir
zaman eskisi gibi olmayacak.
Yepyeni bir dönem başlıyor demiştim.
Biz yeni bir siyasi parti değil Türkiye’ye yeni bir siyaset anlayışı
kazandıracağız diye yola çıkacağımızı söylemiştim.
Her alanda ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne zaman yapacağımızı açık
açık söylüyoruz. Takvime bağlıyor ve bütçelendiriyoruz.
Bu Türkiye’de bir ilk. Daha önce yapılan bir iş değil bakın.
Sadece seçim beyannamesi değil bunun çok daha ötesinde hükümet
programını bırakın hükümet programının uygulama planını eylem planını
bugünden hazırlayıp açıklıyoruz dikkat edin.
Biz bu topraklarda yaşanan sorunlara kulak vermekle yetinmiyoruz.
Feryatlara “ah vah” deyip geçmiyoruz. Sorumluluğu daha iktidara gelmeden
hissediyoruz ve çok detaylı eylem planlarıyla karşınıza çıkıyoruz.
İşte bugün 15. Eylem planımızla karşınızdayız.

Biliyorsunuz 22 şeritli yolda eş zamanlı olarak yola çıktık ve 22 eylem
planımızdan biteni açıklıyoruz biteni açıklıyoruz biteni açıklıyoruz bugünde işte
15’incisiyle karşınızdayız.
DEVA Partisi, ülkemizdeki her alandaki sorunlarının çözümlerini detaylarıyla
çalışıp “eylem planları” ile ortaya koyan ilk parti.
Toplam 22 eylem planımızın seçimlerden sonra eş zamanlı uygulanmaya
başlanmasıyla ülkemizde gerçekten çok büyük bir atılım meydana gelecek.
Sandık günü, sonuçların açıklanmasıyla, özgür ve zengin bir Türkiye
hayalimize uyanacağız hep beraber.
Kilitli kalmış, tıkanmış tüm çarkların dönmesiyle potansiyelini açığa çıkarmış
bir Türkiye’yi hep beraber göreceğiz.


Değerli arkadaşlar,
İşte bugün elimde, kültür ve sanat alanında neler yapacağımızı, takvimiyle
bütçesiyle detaylandırdığımız eylem planı var.
Çok kapsamlı bir çalışma gerçekten.
Ve bugüne kadar kültür ve sanat alanında yapılmış en kapsamlı çalışmalardan
birisi.
Ülkemiz için hayırlı olsun diyorum.
Biz yıllarca seçim beyannameleri ve hükümet programları yazdık.
En az 4 seçim beyannamesi ve hükümet programı yazan ekibin içindeydim
veya başındaydım. 4 ayrı seçim için.
Bu planların her birisinde biz şu sıkıntıları çekerdik. Hükümet programı ve
seçimlerle ilgili seçim beyannamesi hazırlarken.
Kültür ve sanatla ilgili ne yaptıklarımızla ilgili yazacak bir şey bulabilirdik ne
de yapacaklarımızla ilgili bir şeyler hazırlatabilirdik.
Ben bunu daha önceki siyaset döneminde DEVA Parti’sini kurmadan önceki
siyaset dönemimde maalesef acısını çok çektim.
Arkadaşlarımızla beraber acısını çok çektik.

Öyle bir alan ki kültür sanat ne ele avuca şöyle gelen bir iş yapıldı bugüne
kadar ne de ileriye doğru iyi bir planlama programlama yapılabildi.
İşte ilk defa biz bunu bugün eylem planıyla Türkiye’ye kazandırıyoruz.
Türkiye’de maalesef onlarca yıldır, kültür ve sanat alanı siyasi iktidarlar
tarafından suistimal edildi, baskılandı.
İktidardakiler bu alanı hep kendi siyasi fikirlerine göre şekillendirilmeye
çalıştılar.
Zaten onun için bu alan arzu ettiğimiz boyuta ulaşmadı arzu ettiğimiz
başarıya ulaşmadı.
Her iktidara gelen, kendi kültürel iktidarını yaratma çabasına girişti.
Ha bunu beceremedik diye ilan edenleri de şimdi görüyoruz. Hani bazen
yapamadık pişmanız hata ettik falan diyorlar ya işte bu alanı da itiraf
ettiklerini görüyoruz.
Kültür ve sanatın özgürlüğünü, evrenselliğini reddeden bu anlayış yerinde
saymamıza, hatta gerilememize sebep oldu.
Evet arkadaşlar, buradaki en temel sorunumuz da her zaman söylediğim gibi
“zihniyet” sorunu.
O yüzden biz, sadece iktidar değişimini değil, zihniyet değişimini de
hedefliyoruz.
Baskıcı, sansürcü, otoriter zihniyeti bitirmek zorundayız arkadaşlar.
“Demokrat zihniyetin” inşası ile kültür ve sanat alanında da güçlenmek
zorundayız.
Bireylerin özgür olduğu, vatandaşlara her alanda yaratıcılıklarının
geliştirilmesi için imkanların sağlandığı bir yönetim anlayışından burada ben
bahsediyorum.
Sansürün olmadığı, konuşmanın yasaklanmadığı, ülkemizdeki tüm dillerin
korunduğu bir zihniyetten bahsediyorum.
Kültürel mirasımızın talan edilmesinin önüne geçecek bir zihniyet…
Sanatçılarımızın gerekli desteklerle yükseltildiği bir zihniyet…


Değerli arkadaşlar,
Eylem planımızı, tüm plan ve programlarımız gibi özgürlükçü bir anlayışla
hazırladık.
Çünkü biz çok iyi biliyoruz ki demokrasinin iyi işlemediği, özgürlüklerin baskı
altında olduğu ülkeler hiçbir alanda ilerleme sağlanamıyor.
Demokrasi işlemeyince, yoksulluk artıyor.
Demokrasi işlemeyince, hukuksuzluk artıyor.
Demokrasi işlemeyince, eğitim kötüleşiyor.
Demokrasi işlemeyince gençler ülkeden kaçıyor.
Evet arkadaşlar, demokrasi işlemeyince toplum nefes alamıyor.
Nefes borumuz tıkanıyor.
Nefes alanlarımızdan en önemlisi de biliyorsunuz sanat ve kültür. Orası da
tıkanıyor.
Bakın arkadaşlar,
Tarihimizin çeşitli dönemlerinde sanatçılara parmak sallayan çok siyasetçiler
oldu.
Yasaklanan kasetler, ucube denen eserler, engellenen sanatçılar; çook oldu.
Peki ne oldu?
Necip Fazıl’ı tutuklayanlar, yazdıklarını unutturabilen mi? “Öz yurdunda
garipsin, öz vatanında parya!” Sözlerini unutturabildiler mi?
Nazım Hikmet’i bu topraklardan gönderenler şiirlerini silebildi mi? “Yaşamak
bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” dizelerini bize
unutturabildiler mi?
Ahmet Kaya’yı sürgüne yollayanlar şarkılarını dillerden söküp alabildi mi?
“Artık susma yorgun demokrat”ı hafızalarımızdan sökebildiler mi?
Bülent Ersoy’u yasaklayanlar, bize onun sesini unutturabildi mi?
Sezen Aksu’nun dilini keseceğini söyleyenler, Minik Serçe’nin kalbimizdeki
yerini zedeleyebildi mi?
Halide Edip’i sürgünler susturabildi mi arkadaşlar?

Demek ki neymiş olmuyor, olmuyor. Bu yasakçı zihniyetle bütün topluma
adeta bir torna makinesinden çıkarmaya çalışan bir zihniyetle bu iş olmuyor.
Şimdi, bugün engellenen konserlere; sözü kesilen sanatçılara şöyle bakın.
Hiçbirini silmeye gücü yetmeyecek hiç kimsenin.
Hep diyoruz ya, “sözün gücü” diye. Benim sık sık kullandığım bir tabir
biliyorsunuz. Sözün gücü.
İşte biz söze gücünü iade edeceğiz arkadaşlar.
Şiirlerle, şarkılarla, türkülerle, tiyatroyla, sinemayla kavga eden anlayışa son
vereceğiz.
Sanatı ve sanatçıları engelleyen yönetim anlayışına da son vereceğiz.
Kimseye “Bunu söyleyebilirsin, bunu söyleyemezsin” demeyeceğiz. Keyfi
sansür uygulamalarına son vereceğiz.
DEVA kadroları yönetimde olduğu müddetçe hiçbir sanatçı “bugün sahnede
hangi şakayı yaparsam gözaltına alınırım, hangi mesajı verirsem linç edilirim,
kimle dalga geçersem başıma bir iş gelir” diye düşünmeyecek.
Herkes rahat olacak.
DEVA, devletin sanatçılara gösterdiği sopayı kırıp atacak.
DEVA iktidarı, hiç kimsenin, kendisinden olmayan sanatçılara sopa
göstermesine de müsaade etmeyecek.
Bizim için aslolan özgürlüktür.
Bizim için aslolan özgürlüktür arkadaşlar.
İşte o yüzden sanat üretimine destek olacağız.
Sanatçılarımıza da insan onuruna yaraşır hayat sürmelerini sağlayacak sosyal
güvenlik sistemini oluşturacağız.
Şu son bütçeye bakarsanız, Kültür ve Turizm Bakanlığına ayrılan pay ne kadar
biliyor musunuz? binde 4. Yanlış duymadınız bakın yüzde bin değil, bin de 4.
Sadece ama sadece binde 4. Üstelik bunun içerisinde “turizm” var ha. Kültür
ve Turizm Bakanlığı ya içerisinde turizm de var bütçenin.
Öncelikle biz bu kaynakları artıracağız. Kültür ve sanatın bütçedeki payını
çoğaltacağız.

Verilen mali destekler için de ölçülebilir, nesnel, şeffaf ilkeler benimseyeceğiz.
Bana yakın duruyorsan sana destek var ha bana biraz muhalif olduğunu ben
senin hissediyorum sana devletten destek yok diye sanatçıları benden misin,
beriki misin öteki misin diye asla ayırt etmeyeceğiz.


Değerli arkadaşlar, saygı değer basın mensupları,
Hatırlarsınız, 2011’de İstanbul, Avrupa Kültür Başkentliği yaptı.
Bakın İstanbul Avrupa’nın kültür başkenti seçildi. Tüm Avrupa’nın.
Onunla ilgili bir yıl boyunca çok güzel çalışmalar yaptık.
Yıldızımızın parladığı yıllarda, dünyaca ünlü sanatçılar ülkemize gelirdi konser
verirdi biliyorsunuz.
Madonna’yı, Metallica’yı, Rammstein’ı, RogerWaters’ı, Riyana’yı (Rihanna),
U2’yu ve çok sayıda müzisyeni biz kendi ülkemizde dinledik.
Şehir şehir dolaştılar konserler verdiler burada biliyorsunuz.
Şimdi biz kendi sanatçılarımızı bile dinleyemiyoruz.
Ülkenin düştüğü duruma bakın yahu.
“Ortada söyleyemezsin, buraya gidemezsin” diyerek konserleri festivalleri
yasaklayan bir iktidar var.
İşte biz, festival ve konser gibi kültürel etkinliklerin keyfî kararlarla, sudan
sebeplerle engellenmesine de dur diyeceğiz.
Bırakın yahu. Şu ülke rahat bir nefes alsın yahu. Gerçekten yazık oluyor bu
güzel ülkemize.
Bu kültürel zenginliğiyle dünyada bir dönem bir zamanlar parmakla gösterilen
ülkenin içine düştüğü duruma gerçekten çok üzülüyoruz arkadaşlar.
Biz öte yandan şunu da gayet iyi biliyoruz ki, bu hayat pahalılığında genç
arkadaşlarımız konserlere, tiyatrolara, müzelere gitmeyi dahi akıllarından
geçiremiyor.

Eskiden festivallere, yaşadıkları şehirler dışındaki konserlere giden gençler
artık yasaklanmayan bir etkinlik bulmakta güçlük çekiyorlar, bulsalar bile bilet
parasını geçin, yol parasını denkleştiremiyor gençler.
Ama inşallah seçimlerden sonraki ilk 6 ayda ne yapacağız? Şu kriz iklimini
ortadan kaldıracağız. Gençlerimiz de şöyle rahat bir nefes alacak.
Hatta 18-25 yaş arasındaki gençlerin konser, festival, sergi gibi her türlü
kültür-sanat etkinliklerine katılımlarını sağlamak için de bir “Kültür Kart”
uygulamasını hayata geçireceğiz.
Biz bunları açıkladıkça birileri hemen kopya çekiyor bakın. Ben buradan tekrar
patentini de DEVA Partisi’ne alarak ilan edeyim gençlere “Kültür Kart”
vereceğiz.
“Kültür Kart”ın içerisinde sadece kültür ve sanat için harcayabilecekleri bir
miktarı da her yıl o karta yükleyeceğiz.
Dolayısıyla gençlerimiz 1 yıl boyunca istedikleri etkinliği seçerek o karta
yüklenmiş olan kültür ve sanat desteğini yıl boyunca kullanma imkanına sahip
olacaklar.
Tekrar söylüyorum patenti biz de ha.
Ne zaman bir şey açıklasak ya bir başka parti kopya ediyor ya hükümet kopya
ediyor. Hatta biz sizden önce zaten yapacaktık getirip yapıyorlar.
Bunun örneklerini sonra veririz. Şimdi konuyu dağıtmayım.
O yüzden “Kültür Kart” geçlere “Kültür Kart”ın patenti DEVA Partisi’nde.


Değerli arkadaşlar,
Türkiye, tarihi ve coğrafyasıyla, doğal olarak kültürel zenginliğe sahip bir
ülke.
Sayısız medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklarda yaşıyoruz biz.
Dünya arkeoloji çalışmalarının hepsinde Türkiye gözbebeği olarak görülüyor.
Tam coğrafyaların kesişme noktası. Avrupa’nın Asya’nın Afrika’nın kesişme
noktası.
Karadeniz’in Hazar Denizi’nin Akdeniz’in kesişme noktası.

Ortadoğu’nun Kafkasya’nın Balkanlar’ın kesişme noktası.
Bu kadar zengin bir tarih ve kültür tabi ki bu topraklarda binlerce yıl hatta on
bin yıl 12 bin yıl geriye gidiyorsunuz bakıyorsunuz bu topraklar kültüre ev
sahipliği yapmış.
Ancak, maalesef sahip olduğumuz doğal kültür zenginliğine, rant ve çıkarlar
uğruna, zararlar veriliyor.
Pek çok kültürel miras, restorasyon adı altında katlediliyor. Restore edeceğiz
diye bir giriyorlar 500 senelik 800 senelik tarihi eseri neredeyse yıkıp TOKİ
gibi yeniden inşa ediyorlar.
Böyle restorasyon olmaz arkadaşlar.
Tarihimiz büyük projeler altında yok oluyor.
İşte en yakın örnek Hasankeyf… Biliyorsunuz, tarihi on binlerce yıl öncesine
dayanan, yeryüzündeki en eski yerleşim alanlarından biri olan, çok sayıda
medeniyete ev sahipliği yapmış olan Hasankeyf, adeta betona gömülmüş
durumda.
Ve şimdi de bir diğer kültürel mirasımız olan Peribacaları yol çalışması
sebebiyle tahrip ediliyor.
Değerli arkadaşlar, işte biz buna son vereceğiz. Bir Hasankeyf faciası daha
yaşamaya tahammülümüz yok.
Tarihi eser ve anıt vasfı taşıyan kültürel miras yapılarımızın daha etkin
korunmasının ve gelecek nesillere aktarılmasının öncülüğünü yapacağız.
Biz, kültür varlıklarımızı ve tarihi birikimimizi koruyup, sonraki nesillere çevre
ve doğa zenginliklerimizle beraber aktarmayı hedefliyoruz.
Biliyorsunuz bizim bir nesiller arası adalet kavramımız var. Nesiller arası
adalet.
Yani bugün yaşarken tarih mirasını kültür mirasını doğayı çevreyi tahrip edip
gelecek nesiller bana ne demeyeceğiz.
Ne yapacağız? Bugün tabiat mirasımızı kültür mirasımızı tarih mirasımızı doğal
güzelliklerimizi koruyup gelecek nesillerin onlardan öğrenmesini ve istifade
etmesini sağlayacağız.

Projelendirilmiş ya da henüz planlama aşamasında olan baraj, yol, köprü ve
altyapı çalışma alanlarında tarih mirasımız kültür mirasımız olabiliyor. İşte
bunları var olan mevzuatı, kültür varlıklarının korunması yönünde
güncelleyeceğiz.
Çünkü bu ikilem hep hükümetlerin karşısına çıkar.
Diyelim ki önemli bir proje yoldur viyadüktür barajdır şudur budur. Ama bir
de bu proje gerçekleştirildiğinde zarar görecek hatta yok olacak tarih ve
kültür mirası vardır.
Bunlar arasında hep ikilemler oluşur.
İşte biz bu ikilemi tarih ve kültür mirasımız lehine değiştirecek bir
düzenlemeyi de yasaları gözden geçireceğiz.
Yine arkadaşlar, söylemekten mutluluk duyduğumuz bir başka projemiz var.
“Plato Kentler”
Bunun da patenti DEVA Partisi’nde.
Rantın henüz tarumar edemediği birbirinden güzel şehirlerimiz var.
“Plato Kentler” statüsüne alacağımız bu kentlerimizin özellikli bölgelerini
belirleyerek, yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde plato haline getireceğiz.
Yani plato dediğimiz bu film çekme sinema eseri oluşturmaya uygun doğal
sinema seti gibi düşünün. O tür yerlere plato deniyor.
Böylece yerel kalkınmaya sinema sektörünün katkısını artıracağız.


Az evvel “Sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış toprakların üzerindeyiz”
demiştim.
Sayısız kültürel grubun, sayısız dilin ev sahipliği yapan bu topraklar
Bildiğiniz gibi UNESCO’nun “Tehlike altındaki diller atlası”nda Türkiye’deki 18
dilin de yaşadığı topraklar.
Ve UNESCO bu dillerin yok olma tehlikesiyle ilgili tespit yaptı rapor yayınladı
biliyorsunuz.
Dil, mirastır. Bu topraklardaki tüm dilleri yaşatmak bizim boynumuzun
borcudur.

Çok kültürlülüğümüzün zenginlik olduğu bilinciyle, işte bu 18 dilin korunması
ve bu dillerde kültürel ve sanatsal üretim yapılması için her türlü çabayı
göstereceğiz.
Ha ayrıca… DEVA Partisi olduğu müddetçe hiçbir sanatsal, kültürel aktivite
yapıldığı dil nedeniyle iptal edilmeyecek arkadaşlar.
Böyle Daha da açık konuşayım; çünkü açık konuşmayınca bazıları
duymamazlıktan geliyor.
Kürtçe şarkılarla Türkçe şarkılar, Zaza’ca şarkılar, Arapça şarkılar, aynı
sahnelerde, aynı imkanlarla söylenecek. Ve Hep beraber zevkle dinleyeceğiz,
eşlik edeceğiz arkadaşlar.


Değerli arkadaşlar,
Her ne kadar iktidar kültür sanat alanını desteklemese de ülkemizde
uluslararası başarılar kazanan pek çok sanatçılar var.
Nobel ödüllü yazarımız var. Cannes ödüllü yönetmenimiz var.
Hatta Eurovision ödüllü şarkıcılarımız var. Evet Eurovision.
Uzun zamandır bu ifadeyi bu kelimeyi duymuyoruz değil mi? Ne oldu
Eurovision’a diyoruz.
Hatırlayın 97’de Şebnem Paker ve Grup Etnik üçüncülük elde etmişti dünya
3’üncülüğü. 2010’da Manga grubu ikinci olmuştu.
Ve hepimizin aklına kazındığı şovuyla 2003’de Sertab Erener birinci olmuştu.
Değerli arkadaşlar, biz Eurovision’u önemsiyoruz.
Sertab Erener’in “Everywaythat I can” dediği gibi, biz de her türlü çabayı
gösterip yeniden Eurovision’a katılacağız. Bunu da buradan ilan ediyorum.
Yani kısacası, Türkiye’yi Avrupa sahnelerine tekrar geri döndüreceğiz.
Bunu hep beraber yapacağız inşallah.
Yine ekrana başına oturup, Türkiye’ye verilen oyları heyecanla izleyeceğiz.
Bu bir özgüven meselesi. Siz Türkiye’yi dünyadan koparırsanız Türkiye’yi
Avrupa’dan koparırsanız ondan sonra da ‘ya bu Avrupalılar bizim düşmanımız’

diye de dünya aleme ilan eder kapı kapı dolaşırsanız işte Türkiye’ye böyle
izole olmuş en yaygın sanat etkinliklerinden dahi koparmış duruma
düşürürsünüz.
İşte biz bunu değiştireceğiz.
Ben bu vesileyle, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz TRT sunucusu Bülent
Özveren’i de rahmetle anmak istiyorum. Özveren’in en büyük hayallerinden
biri Eurovision’a geri dönmemizdi biliyorsunuz.
İnşallah bunu da gerçekleştireceğiz.
Biz, her daldan sanatçımızı, uluslararası platformlara taşımak için azami
gayreti göstereceğiz.
Uluslararası platformlarda ülkemizin temsil edilmesi çok önemli. Bu sebeple
kültürel diplomasiye de önem veriyoruz.
Türkiye’nin hikayesini dünyaya anlatmak için yola çıkacağız. Kültür ve sanat
alanında yaptığı çalışmalarla öne çıkan ve kendi alanında önemli katkılarda
bulunmuş isimlerin, uluslararası kamuoyunda bizi temsil etmesi amacıyla
“Kültür Elçileri” programını başlatacağız.
“Kültür Elçileri” bu da patentini aldığımız bir başka proje. “Kültür Elçileri”
projesi.
Bu ne demek tarafsız ve objektif bir karar ve seçim yoluyla Türkiye’yi artık
tüm dünyada bir Kültür Elçisi olarak temsil etmeye hak kazanmış insanlara bu
unvanı vereceğiz. Ve onlar tüm ülkemizi temsilen farklı farklı ülkelerde
ülkemizin kültür zenginliğini sanat zenginliğini anlatmak tanıtmak ve güçlü
itibarlı bir Türkiye’ye katkıda bulunmak için gidecekler bizi tüm dünyada
edecekler ve bu seçilirken ne bir siyasi eğilim ne bir ideoloji. Tamamen
bağımsız tarafsız bir heyetin kararıyla bu kültür elçileri belirlenecek.


Değerli basın mensupları,
Ben eylem planımızın genel hatlarını sizlerle paylaşmış oldum.
Bu oldukça kapsamlı bir plan. Dediğim gibi bakın 4 tane seçim beyannamesi
ve 4 tane ayrı hükümetin programını yazan ekibin içinde veya başında olan
bir insan olarak söylüyorum.

Bugüne kadar böyle bir şey olmadı Türkiye’de. Kültür ve sanat alanında bu
kadar kapsamlı takvime bağlanmış gün gün yapılacakların sıralandığı bir
çalışma olmadı.
Bunu gerçekten Türkiye’ye kazandırmaktan çok çok mutluyuz. Onur
duyuyoruz.
Bu büyük bir emek ve uzun bir çalışma için politikalarımızın biraz sonra ben
sözü Helûn Hanım’a devredeceğim. O detaylarını anlatacak.
Ben sadece genel bir çerçeve çizmeye çalışıyorum.
Politikalarımızın tabi hedefinde “Özgür, eşit ve yaygın Kültür-Sanat yaşamıyla
kalkınan bir Türkiye” var.
İnanıyorum ki, kültür ve sanat alanında gerçekleştireceğimiz atılım; özgür,
zengin ve mutlu Türkiye hayalimize bizi daha yaklaştıracak.
Ben şimdi sözü, eylem planımızın detaylarını paylaşmak üzere, Kültür, Sanat
ve Turizm Politikaları Başkanımız Sayın Münevver Helûn Fırat’a bırakıyorum.
Katılımınız için hepinize tek tek teşekkür ediyorum.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -
Google search engine

Most Popular

Recent Comments